14 Ekim 2014 Salı

Ahmet Yaşar Ocak: Elvan Çelebi’nin Menâkıbü'l-Kudsiyyesi



Hacettepe Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Ahmet Yaşar Ocak, 29 Eylül 2012 tarihinde, Bilim ve Sanat Vakfı’nda (BİSAV) düzenlenen mekanıbname okumaları serisi çerçevesinde “Elvan Çelebi’nin Menâkıbü'l-Kudsiyye'si” başlıklı bir konuşma yaptı.

Ahmet Yaşar Ocak’ın konuşmasını BİSAV Bülten’e değerlendiren Esra Evsen’in yazısını aşağıda okuyabilirsiniz.

*
Bu serinin ilk toplantısı olması sebebiyle konuşmasına menakıbnameler hakkında genel malumat vererek başlayan Ocak, daha sonra Elvan Çelebi’nin Menâkıbü’l-kudsiyye fî menâsıbi’l-ünsiyye adlı eseri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Bilindiği üzere menakıbnameler, şeyhin yaşadığı dönemde veya vefatının ardından müritleri arasında tedavülde olan menkıbelerinin bir araya getirilmesiyle oluşur. Tarikat mensupları arasında şeyhe ve tarikata bağlılığı sağlamak için sıkça okunan bu eserler, aynı zamanda tarikatın tarikat dışındaki çevrelerde prestijini artırma fonksiyonuna da sahiptir.

Menakıbnameleri tarihi birer kaynak olması bakımından da değerlendiren Ocak’a göre, “menakıbnameler, genellikle tarihi bir zemin ihtiva etmeyen bilgiler içerdiği için, tarih kaynağı olarak kullanılamaz” şeklinde ifade edilebilecek mevcut yaklaşımın aksine, bu eserler tarih kaynakları dışında bırakılmamalıdır. Zira bu kaynaklar; örneğin, bir tarikat ortamının sosyo-psikolojik durumunun analizi gibi, ilgili sahalarda kullanıldığında önemli kaynaklardır.

Ocak’ın konuşmasında dikkat çektiği bir başka husus, bazı menakıbname türlerinin ciddi bir tarihi zemine de sahip olduğudur. Mesela Elvan Çelebi’den daha eski tarihli olan Bedîüzzaman Firûzanfer’in Evhadüddin Kirmani (ö. 1238) menakıbnamesi, İran ve Anadolu’da o devirde cereyan eden olaylara dair çok önemli bir tarihi zemine sahip, ciddi veriler içeren bir eserdir. Ayrıca Seyyid Ali Sultan Velayetnamesi; Rumeli’deki Kalenderî dervişlerin yapılanmalarının, bu dervişler arasındaki grupların rekabetlerinin ilginç örneklerle anlatıldığı Otman Baba Velayetnameside tarihi zemini çok güçlü metinlerdir. Bayrâmî Melâmilerle ilgili olan Mir’âtü’l-ışk da bize İsmail Maşuki ve babasıyla ilgili olarak Şakâyık ve Melami kaynaklarda verilen bilgilerin yanlış olduğunu gösteren, tarihi zemine sahip bir eserdir.

Bu genel bilgilerin ardından İsmail Erünsal ile beraber yayına hazırladıkları Elvan Çelebi’nin Menâkıbü’l-kudsiyye’si üzerine konuşan Ocak’tan öğrendiğimize göre, metinde bulunan Farsça kısımlar her sayfada bulunan metinlerin bir anlamda özeti halindedir. Elvan Çelebi’nin kaleminden çıktığı kesin olan bu Farsça kısımlar Türkçe bilmeyenlerin metin hakkında malumat sahibi olması için yazılmıştır. Bu eserde Babâî isyanıyla ilgili bilinenleri tersine çevirecek önemli bilgiler mevcuttur. Mesela isyanın lideri olarak kaynakların birçoğunda Baba İshak’ın ismi zikredilir. Bu menakıbnamenin söylediği önemli şeylerden biri isyanın liderinin Baba İshak olmadığıdır. 

Eserde Dede Garkın’dan bahsedilir ki bu zat Hacı Bektaş’tan çok daha önemli, Türkiye’de ilk Sünnilik dışı yapılanmanın temel ocağını kuran kişidir ve Elvan Çelebi’nin metinde ifade ettiğine göre Baba İlyas’ın dedesidir. Eserde Baba İlyas’ın oğulları ve isyanın tarihi ile alakalı bilgiler yer almaktadır. Âşık Paşa’nın bazı halifeleri, Emirce Şeyh, Balı Şeyh ve Ali Şir adında iki ayrı zatın isimleri de eserde zikredilir ki bu isimler daha önce bilinmemektedir. Ayrıca Baba İlyas’la Selçuklu sultanı Gıyasettin Keyhüsrev’in arasını açan Çat köyü kadısı Köre Kadı’dan bahsedilir. Bunun bir isim olmadığı, “kûre” isminin beş altı köyden oluşan yerleşim birimine verilen isim olduğu düşünülmektedir.